19 Ekim 2010 Salı

Sabah Düşünürü


Kulağımda bangır bangır bağıran müziğimle düştüm yine bu sabah yollara. Aynen her sabah olduğu gibi. Tıklım tıklım otobüs, insanlar nereye tutunacağını şaşırmış, ayakta durmak için resmen bale yapıyor.
Daha uyanamadan yoruluyor insan böyle bir durumda. Ve her sabah dediğim hatta artık yakındığım şeyi söylüyorum içimden: "ah ya bi arabam olsaydıı.."

Derdim ne ki sabahın köründe böyle kalabalık bir otobüsün gazabı içine atıyorum kendimi? Çok basit: İş. Gerçi çok sıkılmış olsam da çalışıyor olmaktan, mecburiyeti bir yana, işe yarar hissettirdiği diğer bir yana gidiyor beynimde hep. Sonra kafamda bir ses yankılanıyor: " Gerizekalı mısın kızım sen? Zengin bir koca bul, bak keyfine"

Diyor da" demekle olmuyor ki işte" diyorum mırıldanarak. Yanımdaki insanlar deli bu bakışıyla göz süzüyorlar suratımın göz oyuklarında, burun çıkıntısında.. Biraz dikkatli baksalar görüverecekler kaşlarımın alınmadığını. Aklıma geliyor, panikleyip kafamı eğiyorum.

Düşündüklerimin ve ne için endişelendiğimin farkına varıyorum bir anda; uykusuzluk herhalde, sapıttırıyor sabahları. Biraz gözlerimi aralayıp, camdaki yansımama bakıyorum. Alaycı bir gülümseme ile saf saf üzerimde gezdiriyorum gözlerimi. Dağınık saçlar, bezgin bir surat ve uykudan açılmayan gözler.. Kendine bakmalısın biraz!!!

Sabah sabah düşünecek şey mi yok? Olmaz mı? Sıcacık yatak, sevimli kedi, okunacak güzel kitap... ama sen kalk, o tıkış tepiş otobüsün içinde bunları düşün... Üstelik uykulu uykulu.. Eveet! Tamam, biliyorum.. Deliyim ya da manyak.. yoldan çıkmış her ne varsa o işte... Biliyorum...

Eğlenceli olsun istiyorum herşey, o anı tüketirken, yanaklarım yukarı doğru hareketlens,n, dudaklarım kıvrılsın istiyorum. Zor mu? Genel olarak bilmiyorum ama bazen çok saçma ya da gereksiz olabiliyor. tıpkı bu akşam bu yazıyı yazdığım gibi. Ne gerek var dı şimdi? Ne bileyim.. Canım istedi işte...

Hiç yorum yok: