Dün benim için iş yaşamımdaki şimdiye dek yaşadığım en zor gündü. Bu deneyimden sonra, akademisyen alırlarken, o kişi Türkçe biliyor mu, dili iyi kullanıyor mu ve anlatılanı anlayabiliyor mu diye mutlaka ama mutlaka sınav yapmalılar. Çünkü bu niteliklere sahip olmadıklarından eminim. ha bir de dünyayı kendilerinin yaratmadıklarını biri anlatabilirse....
Bu güne gelince... Değişik bir gündü.
Uludağ Üniversitesi'nde çıkan yangın, insanların halleri... Felaktein eşiğinden gerçekten son anda kurutlundu. ( http://www.olay.com.tr/Sayfa.php?Git=Haber&id=48057 )
Daha sonra öğreniyorum ki akşam saatlerine doğru onkoloji hastanesinde de yangın çıkmış. Tam paranoyakça düşünmek için zemin işte. Neyse ki iki yangında da kimsecikler ölmedi.
Ve bugün bir kez daha yaşlandığımı anladım. İşten sonra gezmek bile eskisi kadar zevkli değil. İnsanın kafasını dağıtmak yerine ağrılar girmesine sebep oluyor. Halbuki normalde hiç de öyle hissetmiyordum. Hatta niyetim hoş bir şekilde arkadaşımla birlikte wuu-huu kızı olmaktı. Boş bir kafayla dert etmeden eğlenmek.. Her beğendiğim şeye wuuu-huuuuu diye çığlıklar atmaktı.
Tabi bir gerçeği gözden kaçırmışım. Türkiye'deyim. o kadar özgür değilim. Gerçi ülkemiz müthiş derecede demokratik bir ülke ama.. Neyse boşverin işte.
Kendimle ilgili bile anlayamadığım bu kadar çok şey varken, başkalarının yönettiği zavallı ülkemle alakalı sanırım ki anlamaya bile çalışmaya cesaret edemeyeceğim bir sürü şey var.
Gerçi artık bişey demek de, tepki göstermek de fayda etmiyor. Şemsiye şimdi açılsa nolur açılmasa nolur? Sonuçta girdi bir kere...
Tüm bunların yanında, sevgilimi de çok özledim. Gideli 2 gün oldu gerçi ama, her güne onunla başlayıp, her günü onunla bitirirken ayrılık oldukça zorluyor insanı.
Bugün de faydalı birşey olmamış. Günün sonunda öğrenidiğim tek şey; kızım sen artık yaşlanmışsın- oluyor. (:
Ve günün sonunda sevdiğim bir şarkı... http://fizy.com/#s/1h1tou